Biliyorum, buralari cok bos biraktim ama gecerli sebeplerim var. Her ne kadar sadece 3,5 yil ayri kalmis olsam da Floransa’daki duzenimden Istanbul’daki duzenime gecisim biraz karin agrili oluyor. Tami tamina 4 aydir Istanbul’dayim ama Istanbul’u cok ozluyorum. Yanlis yazmadim, Istanbul’u ozluyorum …

Bir turlu kafami toplayip yazlilar yazamadim ama bugun yazacagim. Hep ertele ertele nereye kadar, degil mi? Hava da guzel, actim cami pencereyi, sanki Floransa’da benim evin onundeki parktaymisim gibi, buradaki zevksiz, carpik curpuk binalara degil de, Arno’da antreman yapan kurek takimlarini izliyormusum gibi, bir yandan da bloguma yazi yaziyormusum gibi yapmaya karar verdim.

Yanlis anlama olmasin, yaptigim isi cok cok seviyorum. Bu yuzden de Istanbul’a dondugume cok ama cok seviniyorum. Floransa’da ofiste tek basima kafayi yemekten, bos bos internette surf yapmaktan bunalmistim. Burada ekip olarak cok guzel isler cikartiyoruz. Ama ya is cikisi??? Istanbul trafigi ile bogusmamak icin ofisin yakinina (ofis Yenisbosna’da) tasinmaya karar verdim ve Bahcelievler’de ev tuttum. Ev ile ilgili onlarca sorunum var, ondan zaten cok mutsuzum. Hic burada anlatip icinizi baymayacagim ama cevreden bahsetmek istiyorum.

Biliyorsunuz, ben bisiklet manyagiyim ve araba kullanma karsitiyim. Bu yuzden de gidip hemen araba almadim. Ise servisle giderim, hafta sonu da toplu tasima kullanirim gibi hayallerim vardi. Tabii hayaller yikildi, 2 ay icinde bir taksici katili olmadan gidip araba aldim. Hos arabami cok seviyorum, trafik varmis yokmus pek takmiyorum. Ama trafikteki agir amelelerle mucadele beni bitiriyor. Mesela yayaya yol vermek Turkiye’de ana avrat kufur sebebi. Bir gun bir doblo veya minibus soforu beni girtlayacak ama ben takmadan, inatla yayaya yol veriyorum. Belki onlar da gidip baskalarina yol verirler ve bir gun biz de medenilesiriz. Donel kavsaklar … ah Avrupa aah … kimse laf etmesin, donek kavsaklar zaten medeniyet gostergesi ama Istanbul’da i-ih… illa yol senin, baskasi olsun bitsin gebersin kahrolsun cunku bir tek senin acelen var, baskasinin yok. Sonra siraya en onden girmeye calisanlar. Bir tek siz akillisiniz, biz aptaliz ama bir degil, iki degil. Birine yol verdin, arkasi kesilmiyor. Saygili olmak, sira beklemek resmen enayilik burada …Kimse alinip gucenmesin ama Bagdat Caddesi’nin bile amele doldugu bir donemde her yerde racon agir amele olmak olmus. Herkes pacoz, zevksiz, kaba … Arabalar ya ticari oto (kango, doblo gibi) ya da kocama kocaman gorgusuz 4×4’ler ki iclerinde de bir o kadar agir amele, hani boyle karikaturlerde cizilen tiplemeler vardir ya, onlar gibi kaba saba tipler var. Hayatta kalabilmeniz icinde sizin de cebinizin parali ve son derece kaba, gorgusuz, cirkef falan olmaniz gerekiyor. En ufak sorunu bile konusarak cozemiyoruz, illa kavga edilecegiz. Kimse gulmuyor Istanbul’da, genel mutsuzluk soz konusu. Mesela benim cevremde herkesin evi, arabasi, maddi imkani var ama oturup kimseyle kahkaha atip laflayamiyorsun. Ya isinden, ya esinden, kaynanasindan, ya cocugunun okulundan … ya bir seyden cok mutsuz herkes ve cozum bulunmuyor, kronik mutsuzluk maalesef. Muhafazakar hukumetten dolayi zaten iyice millet icine kapanmis, ne espri yapiliyor ne elestri. Gazetelere gore her sey gulluk gulustanlik ama twitteri ac, ay 2 dakika icinde kendini vurursun. Ha bir de mutlaka ya sevgilin olacak, ya kocan/karin. Yok mu birisi hayatinda sorulari, mutluluk illa sevgilide, kocada, karida. Tek basinaysan siritik siritik sana bi sevgili bulalim esprileri. Gerginsen tek nedeni sevismiyor olman. Sevgilin olmadan sevisirsen zaten en adi kenar mahalle o.pususun, cok net! Evli veya sevgilisi gergin olanlar ne ayak o zaman? onlar da demek ki sevismiyor, mantik bu 🙂 Okuyan olur mu bilmiyorum ama bana ‘yok mu hala biri hayatinda?’ diye soranlara cevabim, var ama nazar diye soylemiyorum, var mi bi diyeceginiz? 🙂 Ha bir de agir sekilde nazar deger korkusu var. Sevgilin varsa onu, ev aldiysan fiyatini, hamileysen 5 ay hamile oldugunu falan saklaman lazim ki aman aman aman nazar degmesin. Ama sen her seyini didik didik anlatmak zorundasin. Ola ki anlatasin gelmedi, bu zehra’ya da italya’da bir haller oldu bakislari 🙂 yolda karsilastigin eski tanidiklarla ‘ay mutlaka goruselim’ler … ben karar aldim, ‘kismetse gorusuruz’ diyorum. cunku hep senin araman lazim, karsidaki ev kadini olsa da, sen cok yogun calissan da i-ih, sen arayacaksin, o prenses, o ancak aranir aramaz 🙂

Sonucta galiba ben Istanbul’u degil de galiba Italya’yi, hatta Floransa’yi cok ozluyorum … 4. ayin sonunda pes ediyorum ve itiraf ediyorum 🙂 Orada cok kucuk bir cevrem vardi ama ne biliyim, daha mi samimiydik, birbirimize daha rahat ve kaliteli zaman mi ayiriyorduk, birbirimize hava atma ihtiyaci mi duymuyorduk, hepimiz birbirimizi hatasiyla sevabiyla kusurlariyla mi kabul etmisti, bisikletler mi bizi mutlu ediyordu, chianti sarabinin sirri mi, aperativoya gidince mi sakinlesiyorduk .. neden ben orada daha huzurluydum da kendi memleketimde, aileme, dostlarima bu kadar yakin yasarken, turkce konusurken bu kadar huzursuz ve gerginim? Artik hic yuzum gulmuyor, kolestrolum cikti, kilo aldim … Gun boyunca tek hayalim ya havuza gidip yuzmek ya da yatip uyumak. Baska hayalini kurdugum bir sey yok. Tabii mucadeleye devam, umarim daha mutlu mesut bir yazi ile karsiniza cikarim. Sizlere yine komik komik yazilar yazmaya devam ederim ama belirteyim cok ama cok ama cok slklLdlm.

Hepinize cok guzel bir bahar dilerim
Zehra the Mutsuz 🙂

Reklam